Sayfalar

Dil ve Gelişimi

DİL: Dil insanların düşüncelerini, isteklerini, duygularını, tutumlarını, inançlarını, değer yargılarını, algılanan ve yaşanan olaylarla ilgili bilgileri, en genel anlamda kültür birikiminin aktarılmasında kullandığı, simgelerden oluşan dizgisel bir sistemdir. Yani biz insanlar toplum içerisinde ses ve anlam yönünde ortak olan öğeler kullanarak birbirimizle iletişim kurarız. Bu öğeleri kullanabilme becerisine dil becerisi denmektedir. Dil hayatta temel bağlarımızdan biridir.

İLETİŞİM: İletişim, uygun bir aracın kullanılmasıyla ve bu aracın aktarılabileceği bir yolla hedefteki bireye, kişinin kendi tasarladığı düşüncenin izdüşümünü oluşturma girişimi ve çabasıdır.

DİL GELİŞİMİ: Dil gelişimi genel olarak dört aşamadan oluşmaktadır.

1.    İşitmek
2.    Dinlemek
3.    Anlamak
4.    Konuşmak

•    İşitmek aşaması bu aşamalar arasında belki de en önemli olanıdır, çünkü işitmek ve dinlemek anlamanın ön koşuludur. İşitme olmadan dinleme, dinleme olmadan da anlama gerçekleşemez. Yeni doğan bebeklerde işitme değerlendirmesi bu yüzden çok önemlidir.
•    Çocuk, çevresi ile etkileşime girdikçe ve karşılıklı alışveriş yaptıkça sözcükler yerini bulmaya başlar ve konuşma gerçekleşir. Konuşabilen ölçüde düşünebilme ortaya çıkar, düşünebildikçe ise hareketleri üzerindeki kontrolü gelişir.

DİLİN KAZANILMASIYLA İLGİLİ KURAMLAR: Dilin kazanılmasıyla ilgili üç farklı görüş vardır.

1.    Davranışçı kuram
2.    Sosyal öğrenmeci kuram
3.    Psiko-Linguistik kuram

DAVRANIŞÇI KURAM: Dilin öğrenilmesi, pekiştirme sonucu belirli davranışların ortaya çıkması şeklinde açıklanabilir. Davranışçı kurama göre bebekler sesleri tekrar ederken gündelik dildeki kelimelere benzer sesler çıkardıklarında çevresi tarafından pekiştirilirler. Böylece bebek çevresi tarafından pekiştirilen sesleri daha sık kullanmaya başlar.

Ör: Bebek: ‘’Boo’’
      Baba:  ‘’Aaa, çok güzel baba dedi’’
      Bebek:  tekrarlar
      Baba: ‘’ Aferin ‘’ der.
Bu örnekte bebek, baba-çocuk etkileşimiyle bir kelime öğrendi.

SOSYAL ÖĞRENME KURAMI: Bu kurama göre dil, ana-babanın model olması, çocuğun taklit etmesi, ana-babanın pekiştirmesi ve düzeltici dönüt vermesi yoluyla kazanılır. Sosyal öğrenmeciler sosyal etkileşimde gözleme dayalı öğrenmenin önemli olduğunu belirtir.

PSİKO-LİNGUİSTİK KURAM: Bu kurama göre farklı kültürlerde yetişen çocukların farklı zamanlarda konuşmaya başlaması, hiç işitmeyen çocukların özel eğitim almak suretiyle konuşmayı öğrenebilmesi gibi nedenler dil gelişiminin daha başka açıklamaları gerektirdiğini göstermektedir.

Buna göre önceki iki kuram dilin kazanılmasını açıklamak için yetersizdir.

•    Tüm insanlar genetik olarak öğrenmeye programlanmış şekilde dünyaya gelir.
•    Davranışçı ve sosyal öğrenmeci kuramlarda önemli olan çevre, çocuğun dili öğrenip öğrenemeyeceğini değil, hangi dili öğreneceğini belirler.
•    Her birey doğuştan bir ‘’Dil kazanma mekanizması’’ na sahiptir.

Her bireyde bulunan bu mekanizma kısaca çocuğun çevresinde konuşulan dili içselleştirmesini, kurallarını anlamasını ve daha sonra gramer kurallarına uygun olarak konuşmasını sağlar. Ör: Öznenin ya da fiilin yeri.

Chomsky’ye göre dilin iki çeşit yapısı vardır.

1.    Derin yapı: Yazılı ve sözlü biçimdeki bir cümlenin soyut anlamıyla ilgilidir ve konuşmanın söylemek istediği anlamı, niyeti içerir.
2.    Yüzeysel yapı: Cümlenin gramatikal özellikleriyle ilgilidir. Telaffuz edilen sözcükleri içerir.

Chomsky’ ye göre, çocuklar önce soyut olarak sözcüklerin anlamlarını kavrarlar, sonra onları yüzeysel yapılar haline dönüştürüp konuşurlar.

Sonuç olarak, en mantıklı açıklamayı Chomsky’ nin getirmiş olduğu açıkça görülmektedir. Davranışçı ve Sosyal öğrenme kuramları, dilin nasıl kazanıldığıyla ilgili bazı yaklaşımlar getirmiş fakat kültürel farklılıklar ve fiziksel engeller gibi konularda yetersiz kalmışlardır. Diğer iki kuramın yine de yanlış olduğunu söylemek doğru olmaz, çünkü Chomsky bu kuramlardaki doğru öğeleri kullanmış, aslında ikisinin de doğruluğunu kanıtlamıştır. Dilin kazanılmasında anne-baba’nın ve çevresel faktörlerin rolü çok büyüktür. Çevreyle etkileşime girmeden ve pekiştirilmeden dil geliştirmek mümkün değildir fakat dilin algılanmasındaki en önemli faktör aslında dilin içselleştirilmesi ve gramer kurallarının anlaşılmasıdır.
     Belki de bilim ve teknolojinin gelişmesiyle yeni kuramlar bulunacaktır. İnsan beyninin hala daha tam olarak çözülemediğini düşünürsek bu olası görünmektedir. İnsanların neden küçük yaşlarda dili çok kolay kazandıkları, buna rağmen ilerleyen yaşlarda dil çok zor kazandıkları da ilginç görünmektedir. Kişi kendi kendine düşünürken bile kendi dilinde düşünmektedir. Başka bir dil öğrenip, o dilde düşünmek mümkün müdür? Chomsky en iyi kuramı düşünmüştür fakat bana göre yine de bazı bilinmeyenler bulunmaktadır.



0 yorum:

Yorum Gönder